27 Kasım 2012 Salı

sıfatsız

yürüyorum. öfkemi üzüntülerimi düşünmek istemediğim için yazmıyorum yalnızca yürüyorum. nedeniyle nasılıyla uğraşmaktan yoruldum, yürüdükçe yürüyorum. artık özünü düşünme vaktim doldu ileri bakmak zorundayım. ne yapacağım? dışarda, benden dışarda, her tarafından siyah sümükler akan hamamböcekleri yaşıyor. o incecik kolları titriyor zevkle güldüklerinde. düşüncelerimi bir noktaya odaklayabildiğim anda içimi güzel şeylerle doldur tanrım diyorum sonra dağılıyorum. kendimin bittiği başkalarının sebeplerinin başladığı sınırlar çok bulanık geliyor. çok düşünce var çok çok çok var. ama içlerinden bir tanesi tüm berraklığıyla zihnimi kaplıyor. NE YAPACAKSIN? insanlar tarafından yüz üstü bırakıldın, kırıldın, öfke dolusun. en çok kendine kızıyorsun uzaylı olduğun ve her gün insan bedenini giydiğin için. zavallı bir kibritçi kız gibi o asla ait hissedemediğin büyük, tüylü şapkalı hanımefendilere bakarak bir şeyler arıyorsun. SAMİMİYET  birazcık olsun? şefkat? mütevazilik? aptalmışsın gibi bakıyorlar, küçümsediklerini iliklerine kadar hissediyorsun.nitekim aptalsın da bu kimbilir kaçıncı inanışın. şimdi daha iyi anlıyorsun insanlar nasıl öldürebilir, işkence edebilir, savaşablir. her zaman tek bir şey var temelinde: HEP DAHA FAZLASI! elindekinden fazlası ya da olduğundan fazlası. KALK diyorsun kendine topuğunu yere vurup, ayağa kalk! üşüyorsun ama öyle bildiğin üşüme değil bu. yüreğinde buzullar eriyor sanki. zaten o yürek yorulmuş yükünü taşımaktan. artık diyor sana, beni tanıyorsun dünyayı görüyorsun bir şeyleri değiştir diyor.
biliyorum betonlar dikemem ruhuma, söndüremem ışıklarını. taştan yapılmış gibi duygusuz, acımasız ve sert olamam. yani savaşamam, tek bir damlada patlayacak kadar doldum.korkuyu reddedemem. paramparça olduğumu da. oturup birinin gelmesini bir şeyler olup da her şeyin değişmesini artık bekleyemem.daha fazla dayanamam diyorum ama artık ne istediğimi biliyorum.ne oluyor bu uyum sağlayamayan insanlara? evsiz mi alkolik mi sanatçı mı oluyorlar? herkesin uğruna yaşadığı inandığı didindiği şeyler saçma geliyorsa ne olacağım ben kaçık mı? tek bildiğim buraya ait değilim olmak da istemiyorum. doğa istiyorum sanat istiyorum arkadaşlar istiyorum sohet etmek düşünmek hissetmek... bulacağım bir yolunu. mutlaka.

30 Ocak 2012 Pazartesi

bugün ilk defa randevu saatini şaşırdığın gün ve bu olayı aptallık derecesinde dramatikleştiriyorum, gereksiz şekilde hüzünlendiriyor. birini bu kadar sevmek ne anlamsız. genelde beynime kanıyorum, karşımdakinin kusurları gözüme battıkça sevmiyorum zannediyorum.eğer gerçekten öyle olsaydı şimdi nasıl, neden hüngür hüngür. kalbimi kim takar senden başka?  görmüyorlar beni, diyelim ki baktılar. eskiden nasıldı? güneşin altında birlikte kumdan kaleler yaptığımız günler... kendimi kimsenin gözüne sokmak zorunda hissetmediğim tasasız zamanlar.. sadece gülmek, kahkaha atmak nasıl bir şeydi? sen hatırlıyor musun ben unuttum. hatırlatsana bana ne olur. yine eskisi gibi omzunda gezdirsene beni. bu kırgın kalp senden bana en temel kalıtsal. eski bir resim bulunca tesadüfen. nefes alamıyorum, ne olur ne olur çeksene yorganı tepeme kadar ve bir masal uydur. derin, ferah, okyanuslar kadar bir nefes olsun.