16 Mayıs 2011 Pazartesi

Demokratik Medya

       Özgür bir medya, bir ülkede "demokrasi var" diyebilmemiz için gerekli olan temel yapı taşlarından biridir. Hiçbir baskı altında kalmadan ve haberler manipüle edilmeden medyanın varlığını sürdürmesi önemlidir. Kamuoyunu oluşturan medyadır dolayısıyla kitleler üstünde büyük bir etkiye sahip olduğu söylenebilir. Ama aynı zamanda bu kitlelerin sahip olduğu seslerin tamamını yansıtmak da medyanın görevidir. Elbetteki demokrasinin olduğu yerde ancak bunu söz konusu edebiliriz. Bu aynı zamanda gerçeği yansıtmak demektir nitekim gerçeği apaçık bir şekilde göstermeyen ve gizli sansür uygulayan medyanın işlevinden sapması ortaya çıkar. En gerekli özellik yani objektif olma özelliği yitirilmiş olur. Varolana ayna tutulmadıktan sonra çoğulcu bir demokratik düzenden söz edilemez.
      Vatandaşların siyasal görüşlerinin de oluşmasına katkı sağlayan medyada özgür tartışma ortamının da sağlanması gereklidir. Her türlü düşüncenin yer almasıyla birlikte gerçekten adil ve demokratik bir medya oluşumu sağlanabilir. Demokrasinin gelişmediği ülkelerde ise bu tam tersi bir şekilde kullanılabilir; baskı kurmak ve aynılaştırmak için. Yalnızca tek bir söyleme maruz kalan insanların düşünce yapılarının da kuraklaşmasına neden olunabilir böylelikle. Bağımsız seçim yapılabilmesi için gerekli bilgilerin sağlanıp ardından da dünyada olup bitene dair çeşitli bilgiler tek bir bakış açısı olmadan sunulmalı ve en önemlisi de çoğulculuk desteklenmelidir. Ancak ne yazık ki sermayeyi, gücü elinde bulunduranların çıkarlarıyıla tüm bu demokratik medya için gerekli olan özellikler çatışmaktadır. Demokrasiden uzak ve baskıcı bu tutumları da eleştirmek ve kendince denetlemek görevi de yine medyaya düşer. Yani bir nevi halkla hükümet arasında köprü olşturur.
Bir haberin medyada nasıl, hangi boyutuyla ne biçimde ve ne kadar derinlikli bir halde yer aldığı da önemli bir etkendir. Yalnızca tek taraflı ya da yetersiz bilgilendirme yapılması da demokratik, özgür düşünce ortamına aykırı olacaktır.
       Gazetecilerin çok iyi eğitilmiş olması gerekliliği, gerçekleri kendi süzgeçlerinden geçirip yazıyor olmalarıdır. Habercilerin objektif olmasını yanı sıra insanları görüşleriyle etkileyen köşe yazarlarının birikimli ve söylemlerinde gerekli dikkati uygulayan insanlar olması gerekmektedir.  Yalnızca genelde değil en küçük ayrıntıda dahi medyada özgürleşmenin olması gerekir, ve insanların hayatından kesitler sunan onlara daha yakın olduğu için daha gerçekçi gelen yerel medyada burada önem kazanır.
      Ötekileştirme, dışlama olaylarının varlığı medyanın varlığından da öncesine dayanır ancak bir yansıtıcı ve tetikleyici olarak önemli güce sahip medyanın da bunda etkisi yadsınamaz. Gerçek yalnızca "doğru" lardan oluşmadığı için ve medyanın her türlü söylemi barındırması gerektiğini de savunduğumuzdan elbette ki  ırkçı, faşist söylemler de medyada yer bulacaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gerekenin denetlenmiş ve kutuplaştırmaya götürmeyecek şekilde düşüncenin söylenmesi olduğunu düşünüyorum. Demokratik olmanın bir koşulu demokratik olmayı istemeyene de yer vermek değil midir? Faşist yaklaşımlara karşı olanlar da onlara kızgınlığını yine bu şekilde dile getirirse şiddet karşıtı olmanın ne anlamı kalacak? Nefret söyleminde tetikleyici rol oynayan ve hayatımızın içinden verebileceğimiz çarpıcı örneklerden biri ekonomik durumlar olacaktır. Bir kesim karnını doyuramazken karşısında aşırı lüks otomobiller ve evlerden vazgeçmeyen öbür bir kesimi gördüğünde muhakkak ki bir nefret ve haksızlığa uğramışlık hissi duyacaktır. Medya bunu yansıtacaktır elbet ama nasıl olduğu da yine ona kalmış, tetikleyecek mi çareler mi arayacak?
       Defne Joy Foster'ın ölümünün ardından medyanın bunu gerek attığı başlıklar gerek yaklaşımı açısıdan olay yaratacak bir malzeme olarak kullanması ve ardından hakkında yapılan yorumlar büyük yankı uyandırmıştı. Son olarak Hıncal Uluç'un "Su testisi su yolunda" yorumuyla son noktaya ve gelindi ve akabinde de bu cinsiyetçi yazılara birçok tepki yağdı. Twitterda başını Vivet Kanetti'nin çektiği "Defne Devrimi" de böylelikle başlamış oldu. Başka Bir Medya Hakkımız başlığı altında medyanın demokratikleştirilememiş olmasını ve kullanılan erkek egemen üslubu eleştiren bir yazı yayımlandı. defnedevrimi.com olarak açtıkları internet sitesinde  imza toplayarak bu devrime ön ayak oldular. Daha nice önemli olaylar olurken Defne Joy Foster "cinayeti"nin özel hayatın mahremiyeti kullanılarak gazetelerde ilk sayfada yer tutması bu duyarsızlığın bir göstergesiydi. Tüm bunlara dur demek için de bir adım atılmış oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder