6 Mayıs 2011 Cuma

Giyindim, hazırlandım, sanki her şey normalmiş de ben okula gidiyormuşumcasına anneme "Görüşürüz annişko" dedim o da bana " İyi dersler canım öptüm" dedi. Evden çıktığımda derin bir soluk aldım ve asansörü beklerken camdan dışarıya daldım. Birazcık dikkatliyseniz o sahtekar gülüşümün altında gözlerimin zıvanadan çıkmak üzere olduğunu görürdünüz. Neyse apartmandan çıktım, hava kapalı ve rüzgarlı, yağmur henüz yağmıyor ama belli ki az sonra tüm hiddetiyle bastıracak. Zaten benim de ihtiyacım olan şey bu. Hiddet. Bağırıp çağırmayı, her şeyi darma duman etmeyi böylesine çok arzularken bu kadar sakin kalabilişime hayret ediyorum. Avuçlarımı ve çenemi sımsıkı sıkıyorum bu kendimi tutmam konusunda bana oldukça yardımcı oluyor-kendimi tutmasam katliam falan çıkarabilecek güçteyim sanki-. Nereye gideceğimi bilmiyorum, aslında canım hiçbir şey, hiçbir yer istemiyor. Karşında müthiş dağ manzarası, sen sıcacık jakuzide olacaksın, Johnny Depp kahvaltını getirip sana masaj yapacak deseler yine de istemeyecek durumdayım yani o kadar sıkılıyorum her şeyden. Eğer böylesine bunaltıcı, boş ve saçma gelmeseydiniz bana belki biraz daha işe yarar olabilirdim. Kimbilir bu da bir avunutu olabilir, akıp geçen fırsatları elimde bir adet ince saplı kadehle oturup izlemenin verdiği vicdan azabına, ilerde dövünecek olmama bir küçük mazeret... Yapabilirdim de yapmadım! K**ımın kenarı...
Ne olurdu yani bir kişi, yalnızca tek bir kişi olsa yanımda, bana hiçbir şey sormayacak beni yönlendirmeye çalışmayacak, tüm rekabetlerden, kötü hisleren arınmış olacak. Ya da yapmayı sevdiğim tek bir şey olsaydı, hayatı yaşamaya değer kılacak, yaparken bir işe yarayacağım, dört elle sarılırdım yemin ediyorum. Ne olurdu yani en azından ikisinden biri olsaydı. Zaten hiç sevdim mi bir şeyi inanın hatırlayamıyorum.
Evet şimdi ne yapmalı? O lanet, saçmalıklarla dolu yere gitmeyi hiç mi hiç istemiyorum. Aslında gitmem gerek o gerek bu gerek. Hani sen otoriteye karşı gelmeyi seviyordun baba, ama okula gitmediğimi duysan canıma okurdun!
Her neyse. Tüm bunlar geçerken aklımdan, atıştırmaya başlamış yağmurun altında yürümeye devam ediyorum. Her adımda kendimden de insanlardan da biraz daha nefret ederek yürüyorum.  Nereye gideceğim ben şimdi? Hiçbir yer diye bir yer olsa keşke ben de orda hiçbir şey yapsam. Yanımda da hiçbir kimse olsa. Ne mutlu olurdum. Ya da tüm dünyanın hakimi olsam, belki birazcık eğlenebilirdim. Yani birazcık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder